6 Ekim 2022 Perşembe

Anlayış.

Anlaşılamamış mücadelenin olduğu bu yerde, her insan özel olduğunu, değerli olduğunu hissedebilmeli, değil mi?

Ve burada, bizim görevimiz burada aslında tam da o duyguyu hissettirebilmek olmalı.. 

Siz hiç değersiz hissettiniz mi, başkaları tarafından? 

Bu hissi yaşadıysanız- ilk yapmanız gereken şey aslında sevdiklerinize onların ne kadar değerli olduğunu hissettirebilmek- ya da en azından bu olguyu onlara hissettirebilmek adına çabalamak olmaz mıydı? Çünkü bildiğiniz üzere, bir şeyi en iyi yaşayan bilir aslında- bazı duyguları hissettiremezsiniz, insan yaşamalı o hissi anlayabilmesi için...

Her insanın bir mücadelesi var içten içe.. Aslında bu yazıyı okuyanların bile bile bir kalp kırdığını düşünmüyorum, ama elbette ki hiçbir şey kesin değil..  

İnsanlığın geneli ne yazık ki sonsuz bir çarkın dişlisi olarak yaşamaya devam ediyor. Ve bu 'kötülük denen çarkın' dişlisi olmaya devam etmemek adına bir şeyler yapmamız gerekiyor. Bildiğimiz üzere hiçbir yaşam sonsuz değil. Olası bir sonraki yaşamın gerçekliğini bilip bilmememizin bir önemi olmadığını düşünüyorum. Ve öyle hissediyorum ki 'doğru' diye tabir ettiğimiz bir insanın bu yaşamda ciddi ölçüde yapıcı olması gerekiyor. 

Sonuçlarını düşündüğümüz ve bu sonucun bize bir getirisi olmayacağını bildiğiniz halde bir iyilik yapıyorsak -aslında daha doğrusu- sonuçlarını düşünmeden bir iyilik yapabiliyorsak, işte bunun değeri tam anlamıyla paha biçilemez.. Örneğin ihtiyacı olduğunu düşündüğümüz sokak canlısını beslediğimizi düşünün.. Dışarıdan bakan biri bize bakıyor ve şöyle söylüyor.. "Ne kadar güzel, sevap kazanıyorsun.." Burada zihnen sağlıklı olan bir bireyin aslında bu ihtimali hiçbir zaman aklına bile getirmemiş olması gerekmez mi? Sağlıklı ruha sahip o kişi aslında bu iyiliğin karşılığında bir ödül almayı aklına bile getirmemiştir, çünkü bu- o kişinin zihninde içten içe doğru hissettiriyordur.. 

Tüm gün televizyonda  denk gelmiş olduğumuz o korkunç vahşetleri, katliamları görüyoruz- bu bize hiçbir ders vermiyor mu? Ne yazık ki pek çok insanın bunları düşünme gibi bir dürtüsü bile olmuyor içten içe.. Dünyada varlığımızla aslında iki farklı yolu seçebiliyoruz.. Yapıcı olmak- ya da yıkıcı olmak... 


Biraz olsun duygusal insanları en çok üzen şeylerden biri belki de bu.. Zihinlerinde değişmeyen şu soru... "Kötülük yapanların bu yaptıkları kötülükler yanlarına kâr mı kalıyor?"

'Acıyla sınanmak' diye bir tabir var aslında.. Ama dünya tarihini göz önünde bulundurduğumuzda her insanın eşit olarak sahip olduğu bir acı olmadı hiçbir zaman.. 

Bundan yüz, ya da bin yıl önce- hatta onbinlerce yıl önce yaşayan insanların sahip oldukları acı eşiği hiçbir zaman ortak olmadı... Gerek teknoloji faktörü, gerek yılların getirmiş oldukları farklılıklar- çevresel faktörler...

Yine de en kötü ihtimali düşünmeli... Bir insanın yapmış olduğu bir kötülüğün yanına kâr kaldığını düşünelim.. Eğer bu bizi rahatsız ediyorsa (ki etmeli) ve bunun sonucunda yapılan ya da yapılacak iyiliklerin değersizleşeceğini düşünüyorsak ne yazık ki aslında bu bizi kötü bir insan yapmış oluyor..

Bir ufak tebessümün bu dünyada neleri değiştirebileceğini bilseydik her şey ne kadar farklı olurdu... 



Bir insan tanıdığımızı farz edelim- dışarıdan baktığınızda huysuz, aksi diye tabir edilebilecek türden bir insan. Elbette merak ediyoruz ne türden bir yaşama sahip olduğunu- ne şartlarda  büyüdüğünü.. Ve bir gün öğreniyoruz ki- o insan, daha henüz 10-12 yaşlarındayken bir insana aynen şöyle söylüyor.. 

"Beni hiç kimse sevmiyor zaten.." 

O insanın sevgisizlik dolu bir dünyada büyüdüğünü fark ediyoruz bir anda.. Sevgisizlikle büyüyen bir ruhun sevgi abidesi olması gerçekten istisnai bir şey değil midir? Çünkü insan büyük ölçüde çevresinden gelen etkilerle şekilleniyor küçüklük yaşlarından bu yana.. Eğer bir zaman makinesine sahip olsaydık ve o insanın geçmişine inip bir şeyleri değiştirebilme fırsatımız olsaydı acaba ne türlü değişiklikler olabilirdi? 

'Karanlık kişilik' adında tabir ettiğimiz her insanın altında aslında derin bir travma yatmaz mı?

Dünyamız tam anlamıyla çöküşünü yaşamadan önce elimizde son bir kartımız kalmadı mı sizce de? O da iyilik- ya da şefkat kartı olarak ifade edebileceğimiz o tek kart olmalı....

O son kartı dikkatle, özenle kullanmamız dileğiyle...


Sonsuz sevgilerimle

ironicl3